ANASAYFA
 
Evrende Zeki Hayat
Ufo Nedir?
Tarihçe
Etkinlikleri
Nato ve DDV
1947 Roswell
Temaslar
51. Bölge
Bilimsel Kanıtlar
Basında UFO
UFO Resimleri
Resim Kategorileri
UFO Gözlem Formu
UFO Filmler
Bize Ulaşın
Site Haritası
Diğer UFO Kazaları
Türkiye UFO Raporu
 
 
 
 

GÖKLERİN VE YERİN TANRILARI
 
İnsanın, yüz binlerce, hatta milyonlarca yıllık, acı verecek derecede yavaş yavaş seyreden gelişiminden sonra her şeyi böylesine birden bire ve tamamen değiştiren ve bir-iki dokunuşta, yani M.Ö 11000, M.Ö 7400 ve M.Ö 3800'ler civarında, ilkel göçebe avcıları ve yiyecek toplayıcılarını, çiftçilere ve çömlekçilere, derken şehir kurucularına, mühendislere,
 
doktorlara, yargıçlara, rahiplere dönüştüren şey neydi? Tüm bunlar niçin oldu?
Sümerlerin bu yüksek uygarlığının birdenbire nasıl ortaya çıktığına dair halkın hazır bir cevabı var. Bu cevap, ortaya çıkarılan on binlerce kadim Mezopotamya yazıtından birinde şöyle Özetleniyor: "Güzel görünen her neyse, tanrıların lütfuyla yaptık."
Sümerin tanrıları. Kimdi onlar? Sümerin Tanrıları Yunan Tanrıları gibi miydi? Bu tanrılar insanlar gibi yaşar, sevinir, üzülür, kızar ama gerektiğinde göklere çıkar, yerin altına inerlerdi. Bütün bu tanrılar sistemine ilişkin bilgilerin Yunanlılara Yakın Doğu'dan göçtüğüne hiç şüphe yoktur. Çünkü benzeri şekilde fakat farklı isimlerle aynı bilgileri çok önceleri Sümer'de ve sonraki dönemlerde, yakın uygarlıklarda bulmak mümkündü.
Eski ahit incelendiğinde de karşımıza çıkan bir çok hikayenin kökenini Yakın Doğu halklarının geleneklerinde bulunan söylencelerden aldığı ortaya çıkmaktadır. Anlatılan bir çok olay kulağımıza tanıdık gelmektedir. İnsanın yaratılışı ile ilgili değişik versiyonlar olmakla birlikte esası, hep buralarda anlatılan hikayelerin bir benzeridir. Tekvin kitabının 6. Babı'nın başında Ademi izleyen nesiller boyunca insanoğlunun yayılışının gözden geçirilmesi ve Tufandan önce insanoğlunun ilahi büyüden kurtulup gözünün açılması anlatılır. Şöyle der:
Tanrı oğulları
İnsan kızlarının güzel olduklarını gördüler,
Ve bütün seçtiklerinden
Kendilerine eş aldılar.
Bu dizelerin ima ettikleri ve Sümer'in tanrıları, onların oğulları ve torunları, taunlar ve ölümlüler arasında bir arada yaşamaktan kaynaklanan yani ilahi evlatlarla ile ilgili hikayeler arasındaki paralellikler, İncil'deki dizeleri okudukça daha da artar:
Rab oğulları insan kızlarına vardıkları,
Ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman,
O günlerde, hem de ondan sonra,
Yeryüzünde Nefilimler vardı,
Bunlar ebediyetin kudretli olanlarıydı,
Şem halkıydı.
Burada "Nefilimler vardı" ifadesine dikkat etmek gerek. Bu konuda birçok yorum olmasına karşın 19. yy. İncil yorumcularından Malbim bunu "Aşağı Düşmüş Olanlar" olarak çevirmiştir. Bu noktada dikkatlerimizi Sadıklar Planı Tebligatı'nda yer alan bölüme çekmek isteriz:
 
.. beşer, yani devrenin yeryüzü insanı, kendi maddi kalıbını iki kanaldan aldı. Birincisi, dünya dışı bir seyyarede (gezegende) meydana getirilen ve aynı zamanda dünya şartları içerisinde maddi varlığını devam ettirebilecek bir kabiliyette olan bir varlık, daha doğrusu bir kalıp ve buna muvazi (paralel) olarak ondan daha sonra yeryüzünün tabi evolüsyonu ile ortaya çıkan bir kalıp. Bu kalıp arz dışı bir kalıp tarafından aşılanmış, ıslah edilmiş, mükemmel hale getirilmiştir. Bunun en basit yolu, Tanrı oğullarının dünya kızlarıyla evlenmeleri sureti ile olmuştur. Bu cümle Kitabı Mukaddes'te vardır. Demek ki, yeryüzünde mevcut olan, halihazırdaki sizler, bir aşılanma sonunda ve daha sonra meydana gelen muhtelif aşılanmalar sonunda, şu andaki seviyenizi bulmuş durumdasınız. Ve artık aşılanma müddeti bitmiştir.
 
İnsanlık, elindeki bilgileri iyi değerlendirirse kendisine verilmiş birçok ipucu vardır. Bu ipuçları bize insanlığın büyük macerası hakkında bazı imalarda bulunmaktadır. Geçmişini anlayan geleceğine daha sıkı sarılabilir. Çünkü resmin bütününü kavramaya başlar ve hedefini bilir.
 
SADIKLAR PLANI
 
İnsan, İlahi Kanun ve Murad istikametinde teşkil olunmuş en mükemmel bir varlıktır. Bu varlık, bütün İlahi Prensip ve hürriyet içerisinde, kendi hürriyet ve iradesini kullanma salahiyetini (yetkisini) almıştır. Varlığın bu şekilde, iradesini istimal (kullanmak) etmek ve tekamül etmek tarzı, onun geçici olarak kabalaşmasına, salahiyetinin ve liyakatinin düşmesine sebep olmuştur. Bütün kürelerde yaşamakta bulunan varlıklar, şekl-i suret olarak insanda temsil olunur.
İnsan, sadece arzın insanı değildir. İnsan, baştan ayağa kadar Kaadir-i Mutlak Yaradan'ın en halis bilgisinin bir ifadesidir. Siz, her şey de olduğu gibi sadece duygularınız ve zihni muhtevanız ile karar vermek zorundasınız. Ve işte bu zorunlu hal sizi, şüphesiz geçici olan bir yanılmaya itmektedir.
İnsan, yaratılmış olan varlıkların en mükemmelidir. Onun ruhi cevheri Kaadir-i Mutlak Yaradan'ın bütün Muradını ihtiva edecek şekilde merkezileşmiş yüksek bir cevheri haizdir. İnsanın kendini bilebilmesi fonksiyonu, tekamülün kendisidir. Kainatta tekamül etmekte olan başka varlıklar da vardır. Sizlerin olduğu gibi, onlar da aynı şekilde fakat çok daha üstün ve daha salahiyetli bir tarzda ruhi irtibatlara geçerek, tekamüllerine devam ederler. Onların ve sizin bağlı olmuş olduğunuz Rabblerin Rabbi olan Plan aynıdır. Dünya tekamülü, diğer kürelerle beraber büyük bir kadere tabidir.
Şu farkla ki, sizler, bir merhalenin sonlarına gelmiş bulunmakla beraber, onlar bir merhalenin içine girmiş oluyorlar. Şunu demek istiyoruz ki: Yüksek Ruhi İdare Planı, birinin yerine diğerini ikame edecek tarzda varlıkları kendi vazife planlarına doğru çekmektedir. İşte bu yüzden Yüksek İdare Mekanizması, büyük tekamül, plan ve kaderi içerisinde meydana getireceği yer değiştirmelerinin İlahi Murad'a uygun bir tarzda tecellisi için, onları sizlerle, sizleri daha geri planlarla alakadar, vazifedar ve fonksiyoner kılar. Hepiniz nev'i beşer olarak mukaddessiniz.
 
Beşer île İnsan arasındaki münasebetler: Beşer varlığının özünü teşkil eden esas, insan varlığının özünü teşkil eden esasta birleşirler. Yani özde birleşirler. Bu zaten varlığın zuhuru (ortaya çıkışı) esnasındaki ayniyetin (birliğin) ifadesinden başka bir şey değildir. Aradaki en büyük fark, insan prototipi ile şimdiki durumda bulunan beşerin, cevher ve şuur muhtevaları birbirinden çok farklıdır. Bu da tekamülün zaruri bir neticesidir.
 
Cevher ve şuur, daima tekamül vetiresine uygun olarak kademeli bir tarzda tadilata boyun eğer. İsteyerek bu tadilatı kendi bünyesinde gösterir ve ancak bu tadilat, insan prototipinin Özünü kendi bünyesinde teşkil edinceye kadar devam eder. Maddi yapı, ancak, cevherin kudreti ve kesafeti nispetinde seyyaliyet, mükemmellik, olgunluk ve faaliyet kesbeder (kazanır) ki siz, kendi bedeni teşekkülatınızın, yapınızın vasıflarını iyice bir gözden geçirirseniz ve buna kendi anlayışınız çerçevesinde bir kalite, bir vasıf damgası vurursanız. İşte o nispette de cevherinizin durumunu tayin edebilirsiniz.
 
Denilebilir ki, sizin cevheriniz, yani, öze desteklik eden yüksek unsurunuz, henüz şu andaki bedenlerinizin yükünü taşıyabilecek kudrettedir.
Onları organize, onları ahenktar, onları faal halde tutabilecek, fakat kendi cirmi (büyüklüğü) ve derecesinde ahenktar tutabilecek bir yapıdadır.
Muhakkak ki, yeryüzündeki beşerin ömrü kısadır. Muhakkak ki, vücudun ahenkli gidişi, birçok inkıtalara (tükenmelere) uğramaktadır. Muhakkak ki, yıpranma süreniz çok çabuk sona ulaşmaktadır. Bundan şu müteal neticeyi çıkarabilirsiniz: Cevher olarak biz, maddi organizmamızı uzun müddet ahenktar, ömürlü, sağlam, fonksiyona daima hazır vaziyette tutamıyoruz.
 
1 2 3