Evrende Zeki Hayat
Ufo Nedir?
Tarihçe
Etkinlikleri
Nato ve DDV
1947 Roswell
Temaslar
51. Bölge
Bilimsel Kanıtlar
Basında UFO
UFO Resimleri
Resim Kategorileri
UFO Gözlem Formu
UFO Filmler
Bize Ulaşın
Site Haritası
Diğer UFO Kazaları
Türkiye UFO Raporu
 
 
 
 
Destanın kahramanı, “Gökyüzü Tanrısı” Gılgamış hem tanrısal hem de insani özelliklere sahip bir varlıktır. Destanda, Gılgamış’ın Tanrıların parlayan kulesini ziyareti, Gılgamış’ın arkadaşı Enkidu’nun yaptığı uzay seyahati gibi ilginç ve ileri düzeyde bilgi gerektiren olaylar anlatılmaktadır. Tüm bunlar uzak geçmişte Dünyamıza yapılan uzaylı ziyaretlerinin yazılı birer kaydı olarak kabul edilmektedir.
 
Bununla birlikte, Türkiye’deki antik harabelerde gezegenimize yapılan dünya-dışı ziyaretlerle ilgili fiziksel kanıtlar da bulunmuştur. İşte bunlardan biri:

Van’da Bulunan Antik Uzay Mekiği Heykeli
Şekildeki heykel, Van’daki antik Tuşba kenti harabeleri arasında bulunmuştur. Görüldüğü üzere bu 3000 yıllık olduğu tahmin edilen heykel, hiç süphesiz bir uzay aracı modelidir. 22 cm uzunluğunda, 8 cm yüksekliğinde ve 7.5 cm genişliğindeki bu heykel, şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunmakta, fakat sergilenmemektedir. Aracın şekli ve yapısı günümüz uzay roketlerine oldukça benzemektedir. Fark edilebileceği gibi, araç sürücüsünün giysisi ve oturuş biçimi modern astronotlarla tıpatıp aynıdır.
 
TÜRKİYE U F O OLAYLARI KRONOLOJİK SIRALAMASI
( 422- 1998 arası )
 
Türkiye’de meydana gelen belli başlı UFO olaylarının kronolojik sıralaması aşağıda sunulmaktadır:
 
-Eski Çağlar: Çanakkale Bölgesinin gizemi herkes tarafından bilinir. Eski Troya kentinin bulunduğu Çanakkale ili, Gelibolu yarımadası ve Antik Misya bölgesi ülkemizin en esrarlı bölgelerindendir. Bazı araştırmacılara göre, Yunan Mitolojisinde de sıkça adı geçen bu bölgede, Yeraltı Işık Ülkesi Agarta’nın girişlerinden biri bulunmaktadır. Bazı Ufologlar, UFO’ların yeraltı kenti Agarta’da bulunan uçan daire üslerinden çıkarak dünyayı ziyaret ettiklerini ileri sürmektedirler. Agarta-Troya savaşında insanlarla bir arada bulunduğu söylenen üstün varlıkların Agarta’dan gelen dünya dışı varlıklar olmaları ihtimali üzerinde durulmaktadır.
 
-422 yılının Şubat ayında Batı Anadolu semalarında kimliği belirlenemeyen uçan cisimler görüldü. Belirtilenlere göre, uzunca bir süre gözlemlenmeye devam eden bu cisimler, özellikle İstanbul’da sıklıkls gözlemlendiler
 
-467 yılının Ocak ayında yine aynı bölgede bir başka uçan cisim ortaya çıktı. Bu yıldıza benzeyen ve sürekli ışıklar saçan gizemli cisim tam 40 gece boyunca gökyüzünde kaldı.
 
-566 yılının Kasım ayında gökyüzünde doğudan batıya doğru mızrak şeklinde yol alan büyük, yıldıza benzer bir cisim gözlemlendi.
 
-764 yılının Nisan ayında bir ay boyunca süren gizemli ve ürkütücü bir yıldız yağmuru meydana geldi.
 
-1402: Mart ayında İstanbul göklerinde beliren 4 metre uzunluğundaki ve mızrak şeklindeki cisim, 6 ay boyunca sürekli olarak doğudan batıya doğru hareket etti.
 
-1453: İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatıldığı 26 Mayıs 1453 tarihinde, kent gün boyu kalın bir sis tabakasına bürünmüştü. Gece sis kalktığında, hem Bizanslılar hem de Türkler Ayasofya’nın üzerinde garip bir ışık gözlemlediler. Bu ışıkların kaynağı belirlenemedi.
 
-1885: Fransız Ufolog Dr.Jacques Valee’nin araştırmalarına göre, 2 Kasım 1885 günü şafak sökerken, önce mavimsi ve sonra yeşilimsi bir renk alan ve 5-6 metrelik bir yükseklikte seyreden son derece parlak bir alev, Üsküdar vapur iskelesi çevresinde bir dizi dönüş yaptı. Bir buçuk dakika süreyle izlenen UFO daha sonra denize daldı.
 
-1890: 1967 yılında ölen Atifet Tamer Mayıs 1890’da tanık olduğu bir olayı şöyle anlatmaktadır: “İstanbul Göztepe çayırına gökyüzünden alevler saçan, parlak bir cismin indiğini, bir zaman burada kaldığını, Erenköy’den ve diğer semtlerden pek çok kişinin olayı izlemek için oraya gittiğini hatırlıyorum.”
 
-1915: Çanakkale Savaşı sırasında meydana gelen ve esrarı hala çözülemeyen bir başka olay da şöyle gerçekleşmiştir: 28 Ağustos 1915 sabahı bir İngiliz alayı, Anafartalar’daki Suvia Koyunda, 60 nolu Kayacıkağlı Tepesi yakınlarında, yerdeki garip bir bulutun içine girdi ve bir daha asla görülemedi. Ardından bu alayın kaybolduğu raporu verildi. Raporu imzalayan Sappers F. Reichart, R. Newness ve J.L. Newman tanık oldukları olayı şöyle rapor etmişlerdi:
“Güneş doğduğunda hava gayet açıktı, görünürde tek bir bulut yoktu. Ancak 60 nolu tepe üzerinde ekmek biçimindeki bulutlar, 6 ya da 8 km.lik bir hızla güneyden esen rüzgara rağmen pozisyonlarını hiçbir şekilde değiştirmedikleri gibi, rüzgarın etkisi altında da sürüklenmediler. Yerden 150 m. yukarıda yer alan gözlem noktalarımızdan görüldüğü kadarıyla, yaklaşık 60 derecelik bir yükseklikte öylece asılı duruyorlardı. Bu bulut grubunun tam altına rastlayan yerde, arazi üzerinde aynı biçimde olan ve sabit duran, yaklaşık 250 m. uzunluğunda, 60 m. yüksekliğinde ve 60 m. genişliğinde bir bulut bulunuyordu. Bu bulut tamamen yoğundu ve hemen hemen katı bir madde yapısında görünüyordu. Tüm bunlar yerdeki bulutun 2500 m. kadar güney batısında, Rododendron Dağı Burnu üzerindeki siperlerimizde yerleşmiş bulunan NZE 1’inci Sahra Bölüğünün 3’üncü Takımının 22 askeri tarafından gözlemlenmişti. Gözlem noktamız 60 nolu tepeye 90 metre kadar yukarıdan bakıyordu. Sonradan anlaşıldığına göre, bu tuhaf bulut kuru bir dere yatağının ya da çökmüş bir yolun üzerinde bulunuyordu ve arazi üzerinde böylece dururken, yanları ile uçlarını mükemmel bir şekilde görebiliyorduk. Öteki bulutlar gibi açık gri renkteydi.
 
Daha sonra birkaç yüz kişiden oluşan bir İngiliz alayının bu tepeye doğru ilerlediğini fark ettik. Erler oradaki tepenin üstündeki bulutun içinde kayboldular. Daha sonra bu bulut yükselerek Trakya’ya doğru ilerlemeye başladı.”
Söz konusu alay kayıp olarak bildirildi. İngiltere Türkiye’den bu alayı geri istediğinde, Türkiye böyle bir alaydan haberi olmadığını, esir almadığını bildirdi.
 
-2 Ekim 1954: İzmir’den İstanbul’a giden bir yolcu vapurundaki yolcular topluluk halinde bir UFO gözlemi yaptılar. UFO Midilli adası üzerinden geçmekteydi. Yolcular arasında bulunan Prof. Kazım İsmail Gürkan olay hakkında şunları söyledi: “Gök bulutsuz ve pırıl pırıldı. Ben de tesadüfen Midilli’yi seyrediyordum. Oldukça parlak bir cisim gördüm. Cisim daire değil, kenarları yuvarlak bir dikdörtgen şeklindeydi ve yıldızlara benzer ışıklar saçıyordu. 15-20 dakika sonra hızlanarak kayboldu.”
 
-9 Kasım 1954: Saat 14.20 civarında İstanbul semalarında uzun, parlak, gümüş renginde bir obje belirdi. Kuzey yönünden şehre yaklaştığı görülen cismin bir Ana gemi olduğu söyleniyordu. Ertesi gün Marmara üzerinden geçerek bir eğri çizen, gümüş renginde iki parlak cisim gözlemlendi. Cisimler yaklaşık 10,000m. yükseklikte uçuyor ve arkalarında koyu bir iz bırakıyorlardı.
 
-20 Nisan 1959: Saat 19.57’de İstanbul göklerinde, kuzeydoğu-batı yönünde giden ve kentin sokaklarını kör edici mavi-yeşil bir ışıkla aydınlatan çok büyük bir nesne gözlemlendi. Yeşilköy meteoroloji istasyonundaki uzmanlar gözlemlerini şöyle açıkladılar. “İki arkadaş grup incelemesi yapıyorduk. Birden gökyüzünde kuzeyden batıya giden parlak mavi bir cisim belirdi. 10 sn. süreyle kuvvetli bir ışık saçan bu cismin ne olduğunu bilemiyoruz.”

İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden Hamit Nafiz Pamir “Bu bir göktaşı olayı değildir. Çünkü anlatıldığına göre nesne gökyüzünde yatay bir yörünge izlemiştir. Bilimsel olarak, bir göktaşının havada düz bir çizgi çizmesi imkansızdır. Eğer bir göktaşı olmuş olsaydı o zaman dikey düşmesi gerekirdi.” Aynı akşam Beyazıt Kulesi bekçisi de olaya tanık olmuştu ve gördüklerini şöyle anlattı. “Saat 20.00’ye geliyordu. Her yana dikkatle bakıyordum. Bir anda bütün şehir aydınlanıverdi. İstanbul gündüz gibi oldu.”

 
1 2 3 4 5 6 7 8 9